bismillahirrahmanirrahim
Oruç Hükümleri
imam Hamenei'nin İrtibat Bürosu
Şer’i Soruları Cevaplandırma Bölümü
Soru: Kızım mükellef olmuştur. Fakat bünyesi zayıf olduğundan Ramazan ayının orucunu tutamıyor. Gelecek Ramazan ayına kadar da orucunun kazasını yerine getiremeyecektir; bu durumda ne yapması gerekir?
Cevap: Sırf zaaf ve güçsüzlükten dolayı oruç ve kazasından aciz olması orucun kazasının ondan kalkmasına sebep olmaz; tutmadığı Ramazan oruçlarının kazasını yerine getirmesi farzdır.
Soru: Yeni bulûğ çağına erdikleri için oruç tutmaları zor olan kızların hükmü nedir? Acaba kızların bulûğ yaşı, dokuz yaşını doldurmaları mıdır?
Cevap: Kızlar için şer'i erginlik yaşı, meşhur kavle göre kameri yıl hesabıyla dokuz yaşını doldurmalarıdır. Dokuz yaşını doldurduktan sonra onlara oruç farz olur; sırf bazı mazeretlerden dolayı oruç tutmayı terk etmeleri caiz değildir. Fakat gün esnasında oruç zararlı olursa veya oruç tutmaları ağır bir meşakkat ve güçlüğe sebep olursa, bu durumda oruçlarını yemeleri caiz olur.
Soru: Ben kesin olarak ne zaman mükellefiyet çağına erdiğimi bilmiyorum. Sizden ricam, oruç ve namazımın kazasının ne zamandan itibaren bana farz olduğunu açıklamanızdır. O dönemde meselenin hükmünü bilmediğim dikkate alınarak; acaba, yediğim oruçların kafareti de farz olur mu, yoksa sadece kazalarını yerine getirmem yeterli midir?
Cevap: Size farz olan, sadece kesin mükellefiyet çağına erdikten sonra, kaza olduğunu kesin bildiğiniz oruç ve namazlarınızın kazasıdır. Elbette mükellefiyet çağına erdiğinizi kesin olarak bildikten sonra, bilerek yediğiniz oruçların kazası dışında üzerinize kefaret de farz olur.
Soru: Kızım dokuz yaşında olduğu için oruç üzerine farzdır. Ancak; oruç tutması çok meşakkatli olduğu için yemiştir. Bu durumda orucun kazası ona farz mıdır?
Cevap: Ramazan ayında yediği orucu kaza etmesi farzdır.
Soru: İnsan önemli bir mazereti göz önünde bulundurup orucun kendisine farz olmadığına dair yüzde ellinin üzerinde bir ihtimale dayanarak oruç tutmaz da daha sonra orucun kendisine farz olduğunun farkına varırsa, kaza ve kefaret hususunda vazifesi nedir?
Cevap: Sırf orucun kendisine farz olmadığı ihtimaliyle Ramazan ayının orucunu yemiş olursa, bu durumda; kaza dışında kefaret de farz olur. Eğer kendisine bir zarar ulaşmasından korkarak orucunu yemişse ve korkusu insanların nezdinde makbul olan geçerli bir sebebe dayanırsa, kefaret farz olmaz, ama kazasını tutması farzdır.
Soru: Görev bölgesinde seferî olmasından dolayı geçen Ramazan ayının orucunu tutmayan bir asker bu yıl yine görev bölgesinde olduğu için büyük bir ihtimalle orucunu tutamayacaktır. Askerliğini tamamladıktan sonra, bu iki yılın orucunu kaza etmek istediğinde üzerine kefaret de farz olur mu?
Cevap: Ramazan ayının orucu, seferde olması mazeretiyle kaza olur ve bu mazeret sonraki Ramazan ayına kadar devam ederse, bu durumda sadece oruçları kaza etmesi farzdır; kefaret vermesi farz değildir.
Soru: Oruçlu kimse cünüp olur ve öğleden önce de bunun farkına varmaz; farkına varınca irtimasî gusül ederse,1 orucu batıl olur mu? Guslettikten sonra bunu fark ederse orucun kazası farz olur mu?
Cevap: İrtimasî gusül alması unutkanlık ve gaflet yüzünden olursa gusül ve orucu sahihtir; orucun kazası farz değildir.
Soru: Öğleden önce ikamet edeceği yere ulaşmak niyetiyle hareket eden seferî bir şahıs yolda karşılaştığı bir olay yüzünden o vakitte ikamet edeceği yere ulaşamazsa, orucu sakıncalı mıdır? Acaba böyle birisine o günün orucunun kefareti de farz mıdır, yoksa sadece kaza etmesi yeterli midir?
Cevap: Yolculukta tuttuğu oruç sahih değildir, ikamet edeceği yere ulaşamadığı için o günün orucunu kaza etmesi farzdır. Bu durumda kefaret farz olmaz.
Soru: Ramazan ayında uçak iki buçuk-üç saat sürecek uzak bir noktaya gitmek için yüksek bir noktadan uçuş yapmak ister, hostes ve pilot kendi dengelerini iyi korumak için, her yirmi dakikada bir su içmeye ihtiyaç duyarlarsa, bu durumda kaza dışında kefaret de farz olur mu?
Cevap: Oruç zararlı olursa, yemeleri caizdir. O günün orucunu da kaza etmelidirler. Bu durumda kefaret farz olmaz.
Soru: Ramazan ayında akşam ezanına iki saat veya daha az bir süre kala, hayız olan kadının orucu batıl olur mu?
Cevap: Evet, orucu batıl olur.
Soru: Bedeni ıslanmayacak şekilde özel dalgıç elbisesi ve benzeriyle suya dalan kimsenin orucunun hükmü nedir?
Cevap: Elbise başına yapışmış olursa, orucunun sahih olması sakıncalıdır; ihtiyaten farz olarak orucunu kaza etmelidir.
Soru: Ramazan ayında orucunu yiyerek, aç kalma zahmetinden kurtulmak için kasıtlı olarak yolculuk yapmak caiz midir? (Çünkü yolculuk yapınca seferî olur ve dolayısıyla orucunu yemesi farz olur.)
Cevap: Bu yolculuğun sakıncası yoktur. Yolculuğu, orucun zorluğundan kurtulmak için olsa bile orucu yemesi farzdır.
Soru: Üzerinde farz oruç olan kimse bu oruçlarını tutmak ister, ancak; bir olay nedeniyle farz oruç tutamazsa, sünnet oruca niyet etmesi sahih midir? Mesela; sünnet oruç tutulması uygun olan bir günde güneş doğduktan sonra yolculuğa çıkıp öğleden sonra hiçbir şey yemeden ve içmeden dönerse, niyet vaktinin geçmesi yüzünden farz oruca niyet edemeyen böyle bir kimse, sünnet oruca niyet edebilir mi?
Cevap: Üzerine Ramazan ayının orucunun kazası farz olursa, farz oruca niyet etmenin zamanı geçse bile, müstehap oruca niyet etmesi sahih değildir.
Soru: Ben sigara içmeye alışkınım. Mübarek Ramazan ayında elimde olmadan (sigara içmediğim için) sinirleniyorum. Bu hâlim ailemi huzursuz ediyor, ben de şahsen bu durumdan rahatsız oluyorum; bu durumda vazifem nedir?
Cevap: Ramazan ayının orucu üzerinize farzdır; oruçluyken sigara içmeniz veya hiçbir haklı sebep yokken diğerlerine sert davranmanız caiz değildir. Sigarayı bırakmanın sinirlenmeyle de bir alakası yoktur.
Hamile Ve Süt Veren Kadın
Soru: Hamile kadına hamileliğinin ilk aylarında oruç tutması farz mıdır?
Cevap: Sırf hamile olmak orucun farz olmasını engellemez; ancak oruç tutması yüzünden kendisi veya cenin için bir zarar geleceğinden korkar ve bu korkusu halk tarafından yerinde bulunursa oruç tutması farz olmaz.
Soru: Hamile olan kadın orucun cenine zararlı olup olmadığını bilmezse oruç tutması farz olur mu?
Cevap: Oruç tuttuğunda cenine bir zarar gelmesinden korkar ve bu korkusu halk tarafından kabul edilen bir sebebe dayanırsa, orucunu yemesi farzdır; aksi durumda oruç tutması farz olur.
Soru: Hamile bir kadın diğer bir çocuğunu da emzirir ve aynı zamanda Ramazan ayının orucunu da tutar, rahmindeki bebeği ölü olarak dünyaya getirirse; önceden oruç tutmasının zararlı olduğuna ihtimal verdiği halde oruç tutmuşsa tuttuğu oruç sahih midir? Diyet vermesi de farz olur mu? Eğer zararlı olmasına ihtimal vermeden tutmuş, ancak sonra zararlı olduğu anlaşılmışsa vazifesi nedir?
Cevap: Önceden orucun zararlı olacağından korkar ve bu korkusu halk tarafından doğrulanacak şekilde olursa veya sonradan orucun kendisine veya cenine zararlı olduğu anlaşılırsa orucu sahih değildir. O orucu kaza etmesi farzdır. Ancak; ceninin diyetinin farz oluşu, annesinin oruç tuttuğu için ceninin öldüğünün ispatlanmasına bağlıdır.
Soru: Allah'a şükürler olsun bir çocuk sahibi oldum. Bebeğime şimdi süt emzirmekteyim; Ramazan ayı girmek üzeredir ve ben oruç tutmaya kararlıyım, ama oruç tuttuğumda bünyem zayıf olduğu için sütüm kesiliyor ve bebeğim ise her on dakikada bir süt istiyor; bu durumda vazifem nedir?
Cevap: Oruç tutmanız sebebiyle, sütünüzün azalması veya kurumasından dolayı bebeğe zarar dokunacağından korkarsanız orucunuzu yemeniz caizdir. Tutamadığınız her günün orucu için fakire bir müdd (yaklaşık 750 gr) taam (yiyecek maddeleri) vermeniz ve sonra da iftar ettiğiniz orucu kaza etmeniz farzdır.
Hastalık Ve Doktorun Men Etmesi
Soru: Dine bağlılıkları zayıf olan bazı doktorlar, zararlı olduğu bahanesiyle hastaları oruç tutmaktan menetmekteler. Bu gibi doktorların sözleri şer'an geçerli sayılır mı?
Cevap: Doktor kendisi güvenilir olmaz, sözü de güven kazandırmaz ve orucun zararlı olduğu hususunda endişe ve korkmaya da sebep olmazsa bu durumda onun sözü geçerli değildir.
Soru: Annem yaklaşık on üç yıldır hasta olduğu için bu süre içerisinde oruçlarını tutamadı. Ben, annemin ilaç kullanmak zorunda kaldığı için bu farizadan mahrum olduğunu biliyorum. Bu durumda tutmadığı oruçların kazasının farz olup olmadığı hususunda bizi aydınlatır mısınız?
Cevap: Hasta olduğu için oruç tutamamışsa, tutamadığı oruçlarını kaza etmesi farz değildir.
Soru: Bünyem zayıf olduğundan dolayı bulûğ çağından itibaren on iki yaşına kadar oruç tutmadım; şimdi vazifem nedir?
Cevap: Mükellefiyet çağına ulaştıktan sonra Ramazan ayında tutmadığınız oruçları kaza etmeniz farzdır. Ramazan ayının orucunu kasıtlı olarak ve şer’i bir mazeretiniz olmaksızın yemişseniz, kaza dışında kefaret de farz olur.
Soru: Göz doktoru oruç tutmamı yasaklayarak gözümden rahatsız olduğum için kesinlikle oruç tutmamam gerektiğini söylemesine rağmen rahat edemediğimden oruç tutmaya karar verdim. Ancak; birçok zorluklarla karşılaştım. Bazen akşam ezanına kadar bir şey hissetmememe rağmen, bazen de ikindi vakitlerinde rahatsız oluyordum. Bu durumda orucun bana farz olup olmadığında şüphe ettiğim halde orucumu akşama kadar sürdürüyordum; sorum şudur: Acaba oruç tutmak bana farz mıdır? Oruç tuttuğum günlerde akşama kadar orucumu sürdürebileceğimden emin olmadığım durumlarda niyetim ne olmalıdır?
Cevap: Dindar ve emin bir doktorun sözüne dayanarak oruç tutmanızın size zararlı olduğuna dair itminan kazanırsanız veya oruç tuttuğunuzda gözünüze bir zarar dokunmasından endişelenirseniz, oruç tutmanız farz değildir; hatta caiz bile olmaz. Zararlı olacağından endişelendiğiniz durumda oruç niyeti etmeniz de sahih değildir. Ancak; size bir zarar gelmesinden endişelenmezseniz oruç tutmanızın sakıncası yoktur; tabi, orucun sahih olması gerçekten onun zararlı olmamasına bağlıdır.
Soru: Ben tıbbi gözlük kullanıyorum, derecesi şimdi yüksektir, doktora müracaat ettiğimde gözüme özen göstermediğim takdirde gözlüğümün derecesinin daha da yükseleceğini söyledi. Bun yüzden, Ramazan ayında oruç tutmam mümkün olmazsa vazifem nedir?
Cevap: Eğer gözünüze zararlıysa oruç tutmanız farz değildir; hatta orucunuzu yemeniz farzdır. Hastalığınız gelecek Ramazan'a kadar devam ederse, her günün orucu için fakire bir müdd taam (yaklaşık 750 gr. ağırlığında yemek; pirinç, buğday vb.) vermeniz gerekir.
Soru: Annem ağır bir hastalığa yakalanmıştır. Babam da cismen zayıf olduğu için zorluk çekmektedir ve buna rağmen her ikisi de oruç tutmaktalar. Oruç tutmalarının hastalıklarının şiddetlenmesine sebep olduğu bazen belli oluyor. Şimdiye kadar onları, en azından hastalıkları ağırlaştığında oruç tutmamaya ikna edemedim; bu hususta bizi aydınlatır mısınız?
Cevap: Orucun hastalığa sebep olduğunu veya hastalığı ağırlaştırdığını ya da oruç tutmaya gücü olmadığını belirlemek hususunda ölçü; oruç tutan kimsenin kendi teşhisidir. Ama orucun zararlı olduğunu anlar ve buna rağmen yine oruç tutmak isterse bu durumda oruç tutması haram olur.
Soru: Geçen yıl uzman bir doktor vasıtasıyla böbreklerimden ameliyat oldum. Doktor, ömrüm boyunca oruç tutmamı bana yasakladı. Ben şimdiye kadar hiç rahatsızlık hissetmedim, normal olarak yiyip içmekteyim, bu durumda vazifem nedir?
Cevap: Bizzat kendiniz orucun size zararlı olacağından endişelenmez ve buna şer'î bir deliliniz de olmazsa, Ramazan ayının orucunu tutmanız farzdır.
Soru: Bazı doktorların şer’i hükümden haberdar olmamalarını göz önünde bulundurarak bir kimseyi oruç tutmaktan men eden doktorun sözünü dinlemek farz mıdır?
Cevap: Doktorun sözünden orucun kendisine zararlı olacağına mutmain olursa veya doktorun sözüne veya halk tarafından kabul edilen diğer bir sebebe istinaden orucun kendisine zararlı olacağından korkarsa, oruç tutması farz değildir.
Soru: Böbreğimde taş toplanıyor. Böbrekte kireçlenme yoluyla taş oluşmasından korunmanın tek yolu, devamlı sıvı maddeler içmektir. Doktorlar, oruç tutmamın caiz olmadığına inanmaktalar, bunu dikkate alarak Ramazan ayının orucu karşısında vazifem nedir?
Cevap: Böbreğin rahatsız olmasını engellemek gündüzleri su veya sıvı şeyler içmeyi gerektiriyorsa oruç tutmanız farz değildir.
Soru: Şeker hastalığına yakalanan kimseler günde bir veya iki defa iğneyle ensülin kullanmak zorunda kalıyorlar. Böyle hastalar için doktorlar, şeker miktarının ani düşüşünün baygınlığa yol açmaması için bazen günde dört defa yemek yemelerini tavsiye ediyor; bu gibi insanların oruca karşı vazifeleri hakkında görüşünüzü belirtir misiniz?
Cevap: Sabahtan akşama kadar (oruçlu kalıp) yemek ve içmekten sakınmak zararlı olursa oruç tutmaları farz olmadığı gibi, oruç tutmaları caiz bile değildir.
Yemek Ve İçmekten Sakınmak
Soru: Oruçlu olan bir kimsenin ağzından kan gelirse, orucu batıl olur mu?
Cevap: Bu yüzden orucu batıl olmaz, ancak kanın boğaza ulaşmasını engellemesi farzdır.
Soru: Oruçlu kimsenin mübarek Ramazan ayında seut otunu (buruna çekilen bir tür ezilmiş ot) kullanmasının hükmü nedir?
Cevap: Bu otu kullanmak burun yoluyla bir şeyin boğaza ulaşmasına sebep olursa caiz değildir.
Soru: Dilin altına bırakılan ve birkaç dakika sonra dışarı atılan tütün ve diğer şeyden yapılan "nas" maddesi orucu batıl eder mi?
Cevap: "Nas" maddesine karışan salyayı yutmak orucu batıl eder.
Soru: Nefes darlığına yakalanan kimselerin kullandığı sıvı bir maddeyi sıkıştırılmış halde içeren küçük bir ilaç tüpü vardır. Ağza sıkıldığında, kişinin ağzına gaz tozu püskürtüyor ve solunum yoluyla hastanın akciğerine girerek nefes darlığını gideriyor. Hasta şahıs, bu ilacı günde birkaç kez kullanmak zorunda kalıyor. Bu tıbbî ilacı kullanmaksızın oruç tutmak imkânsız veya çok zor olduğuna göre bu hastaların oruç tutması caiz midir?
Cevap: Ağız yoluyla akciğere dâhil olan madde sadece hava olursa, oruca zarar vermez. Ama sıkıştırılmış havayla birlikte ilaç da çıkarsa, bu ilaç toz veya pudra şeklinde olsa bile boğaza girdiği takdirde orucun sahih olması sakıncalıdır ve bu durumda ondan kaçınmak farzdır. Ama bu ilacı kullanmadığı takdirde oruç tutması çok meşakkatli olursa kullanması caiz olur.
Soru: Oruçluyken çoğu zaman tükürüğüm damağımdan sızan kanla karışıyor. Bazen tükürüğümün kanla karışarak mideme gidip gitmediğinden şüphe ediyorum; bu hususta beni aydınlatır mısınız?
Cevap: Damağınızdan akan kan, tükürüğünüzde yok olursa paktır; onu yutmak da sakıncasızdır. Kanla karışıp, karışmadığında şüphe edilen tükürüğü yutmanın sakıncası olmadığı gibi oruca da zararı yoktur.
Soru: Ramazan ayında bir gün dişlerimi temizlemeden oruç tuttum. Tabiatıyla dişlerimin arasında kalan yemek artıklarını da yutmuyordum. Ancak; onlardan bir kısmı boğazıma kaçtı. Bu durumda; o günün orucunu kaza etmem farz olur mu?
Cevap: Dişlerinizin arasında yemek artıklarının kaldığını veya onların boğazınıza kaçacağını bilmiyorduysanız ve boğazınıza kaçması kasıtlı olmamışsa, o günün orucundan dolayı üzerinize bir şey farz olmaz.
Soru: Damağından çok kan gelen oruçlu kimsenin orucu batıl olur mu? Oruçlu kimsenin bir maşrapayla başına su dökmesi caiz midir?
Cevap: Damaktan çıkan kanı yutmadığı müddetçe orucu batıl olmaz. Maşrapa ve benzeri şeylerle başa su dökmek de oruca zarar dokundurmaz.
Soru: Kadınların tedavi için kullandıkları fitillerin oruca bir zararı var mıdır?
Cevap: Bu ilaçları kullanmanın oruca zararı yoktur.
Soru: Diş doktoru ve diğerlerinin mübarek Ramazan ayında oruçlu bir kimseye iğne yapmasının hükmü nedir?
Cevap: Oruçlu kimsenin iğne yaptırmasının sakıncası yoktur. Ancak; besleyici olur ve damara yapılırsa, ihtiyaten ondan sakınmak gerekir.
Soru: Hastanelerde olduğu gibi, beslenme için sıvı maddeleri damar yoluyla bedene enjekte etmek orucu bozar mı?
Cevap: Oruçluyken damar yoluyla beslenmek için bedene sıvı maddeleri enjekte etmenin caiz olması sakıncalıdır. Bundan sakınmakla ilgili ihtiyat terk edilmemelidir.
Soru: Oruçluyken tansiyonun yükselmesini önlemek için hap yutmak caiz midir?
Cevap: Tansiyonun yükselmesini önlemek için Ramazan ayında kullanmak zaruri olursa, sakıncası yoktur. Ancak; onu yutmakla oruç batıl olur.
Soru: Tedavi için kullanılan haplara yemek ve içmek denilmediğini görüyoruz. Acaba tedavi için hap kullanabilir miyim; bunun orucuma sakıncası var mıdır?
Cevap: Fitil olarak kullanılan hapların oruca zararı yoktur. Ancak yutmak yoluyla kullanılan haplar orucu batıl eder.
Soru: Ramazan ayında karım beni cinsel ilişkiye mecbur etti. Bu durumda vazifem nedir?
Cevap: Kasıtlı olarak cima yapan kimsenin hükmündesiniz. Her ikinize kaza dışında kefaret de farzdır.
Soru: Ramazan ayında insanın karısıyla şaka yapmasının oruca zararı var mıdır? Cevap: Meni çıkmasına sebep olmazsa oruca sakıncası yoktur; aksi durumda caiz değildir.
Kasıtlı Olarak Cünüp Kalmak
Soru: Sabah ezanına kadar bazı zorluklardan dolayı cenabetli kalan (gusül etmeyen) kimsenin oruç tutması caiz midir?
Cevap: Ramazan ayı orucu ve kazası hariç, oruç tutmasının sakıncası yoktur. Ancak Ramazan ayı orucu ve kazasında gusletmekten mazur olursa, teyemmüm etmesi gerekir; teyemmüm de edemezse, orucu sahih olmaz.
Soru: Eğer bir adam cenabetli olduğu hâlde birkaç gün oruç tutar ve cenabetten temizlenmenin oruç için şart olduğunu bilmezse, cenabetli olarak oruç tuttuğu günlerden dolayı üzerine kefaret farz olur mu, yoksa sadece kazası yeterli midir?
Cevap: Eğer cenabetli olduğunu bildiği halde gusül veya teyemmümün de farz olduğunu bilmediği için cenabetli olarak sabahlarsa, ihtiyat gereği hükmü bilmemesi kusurî olmazsa, (hükmü öğrenme imkânı olmasına rağmen öğrenmemişse) kaza dışında üzerine kefaret de farz olur. Ama hükmü bilmemesi kusurî (imkânsızlık yüzünden) olursa kefaret farz olmaz; gerçi kefaret vermesi ihtiyata uygundur.
Soru: Kaza veya müstehap oruç tutan cenabetli kimsenin güneş doğduktan sonra gusül alması caiz midir?
Cevap: Fecir doğuncaya (sabah ezanının vaktine) kadar kasıtlı olarak cenabetli kalırsa, Ramazan ayı orucu ve kazası sahih olmaz. Ama bunların dışındaki oruçların, özellikle müstehap orucun sahih olması akvadır (güçlü görüştür).
Soru: Mübarek Ramazan ayından on gün önce evlenmiş olan mümin bir kardeşimiz, cenabetle ilgili olarak şer'î hükmün sabah ezanından sonra cünüp olan kimsenin, öğle ezanından önce guslederse orucunun sahih olacağını duymuş (bu hükmü kesin bildiğini bile sanıyormuş) ve buna dayanarak hanımıyla cima ediyormuş, sonradan hükmün bildiği gibi olmadığının farkına varıyor, acaba bunun hükmü nedir?
Cevap: Fecir doğduktan sonra kasıtlı olarak cünüp olan kimse, kasıtlı olarak orucunu yiyen şahısın hükmündedir, (bu iş) kaza ve kefareti gerektirir.
Soru: Ramazan ayı gecesinde bir yerde misafir olan kimse geceleyin ihtilam oluyor; misafir olduğundan ve yanında da yeterli elbise olmadığından dolayı oruçtan kaçmak için yarın sefere gitmeyi amaçlıyor; acaba, bu şahıs hiçbir şey yemeden sabah ezanından sonra sefere çıkmak niyetiyle hareket ederse, sefere çıkmayı niyet etmesi kefareti üzerinden kaldırır mı?
Cevap: Cenabetli olduğunun farkında olarak fecir doğmadan önce gusül ve teyemmüm etmeksizin sabahlarsa, sırf geceleyin sefere çıkmayı amaçlamak veya gündüz sefere çıkmak kefareti düşürmek için yeterli değildir.
Soru: Acaba su olmadığından veya başka bir mazeret yüzünden cenabet guslü yapamayacak olan kimsenin Ramazan gecesinde bilerek cünüp olması caiz midir?
Cevap: Bu şahsın üzerine farz olan, teyemmüm yap-maktır. Cünüp olduktan sonra teyemmüm için yeterli vakit varsa caizdir.
Soru: Mübarek Ramazan ayında sabah ezanından önce uykudan uyanan, fakat ihtilam olduğunun far-kına varmadan tekrar uyuyan kimse, sonra sabah ezanı esnasında uyanır ve sabah ezanından önce muhtelim olduğunu kesin bilirse orucunun hükmü nedir?
Cevap: Sabah ezanından önce, muhtelim olduğunun farkına varmamışsa orucu sahihtir.
Soru: Bir mükellef, mübarek Ramazan ayında sabah ezanından sonra uykudan kalkıp muhtelim olduğunu görür, fakat tekrar uyur, güneş doğduktan sonra (sabah namazını kılmaksızın) uyanırsa, guslünü öğle ezanına kadar geciktirir ve öğleden sonra guslederek öğle ve ikindi namazını kılarsa orucunun hükmü nedir?
Cevap: Orucu sahihtir, cenabet guslünü öğleye kadar geciktirmesinin sakıncası yoktur.
Soru: Ramazan ayı gecesinde sabah ezanından önce muhtelim olup olmadığında şüphe eden bir mükellef, şüphesine itina etmez ve tekrar uyur, sabah ezanından sonra uykudan kalkıp ezandan önce muhtelim olduğunun farkına varırsa orucunun hükmü nedir?
Cevap: Birinci uykudan uyandıktan sonra kendisinde ihtilamdan bir eser görmez, sadece muhtelim olduğuna ihtimal verir ve durumunu araştırmazsa, tekrar uyuyup ezandan sonra kalkar ve ezandan önce muhtelim olduğunu anlarsa orucu sahihtir.
Soru: Mübarek Ramazan ayında necis suyla gusleden ve bir hafta sonra suyun necis olduğunu hatırlayan kimsenin bu müddet içerisindeki oruç ve namazının hükmü nedir?
Cevap: Namazı batıldır ve kaza etmesi gerekir; ama orucu sahihtir.
Soru: Bir adam yakalandığı bir hastalık yüzünden idrarı damla damla akmaktadır, fakat bu durumu geçicidir. Yani her idrardan sonra bir saat veya daha çok devam etmektedir. Bu adamın oruçla ilgili vazifesi nedir? Şöyle ki, bazı gecelerde cünüp oluyor, ezandan bir saat önce uykudan kalkıyor idrar damlalarıyla beraber meni de çıkması mümkündür; cenabetten temizlenmiş halde sabahlaması için vazifesi nedir?
Cevap: Sabah ezanından önce gusleder veya cenabet yerine teyemmüm ederse, (bundan sonra elinde olmaksızın meni çıksa da) orucu sahihtir.
Soru: Sabah ezanından sonra veya önce uyur, uykuda muhtelim olur ve ezandan sonra kalkarsa guslü için tanınan müddet ne kadardır?
Cevap: Sorudaki takdirde cenabetli olması o günkü orucuna zarar dokundurmaz; ancak namaz için gusletmesi farzdır, guslü namaz vaktine kadar da geciktirebilir.
Soru: Ramazan ayı veya başka günlerin orucu için cenabet guslü almayı unutur ve gündüz hatırlarsa vazifesi nedir?
Cevap: Ramazan ayında sabah ezanından önce cenabet guslünü unutur ve cünüplü olarak sabahlarsa, orucu batıl olur. İhtiyat gereği Ramazan ayının orucunun kazası (hüküm açısından), Ramazan ayının orucu hükmündedir. Ama diğer oruçlarda bununla oruç batıl olmaz.
Oruçluyken Veya Diğer Hallerde İstimna (Mastürbasyon)
Soru: Yaklaşık yedi yıldır Ramazan ayı orucunun birkaç gününü istimna yaparak batıl ettim; ancak üç Ramazan ayı boyunca orucumu kaç gün bozduğumu bilmiyorum, ama 25, 30 günden az olacağını sanmıyorum; dolayısıyla vazifemi iyice bilmiyorum, lütfen kefaretimin miktarını bildirir misiniz?
Cevap: Şer'an haram olan istimna yoluyla Mübarek Ramazan ayının batıl edilen her gününün orucu için iki kefaret vardır. Onlar altmış gün oruç tutmak ve altmış fakiri doyurmaktan ibarettir; her gün için altmış miskini doyurmakla ilgili olarak her miskine bir müdd (yaklaşık 750 gr.) yiyecek (buğday, vb. gıda maddelerini) verebilirsiniz, ama nakit para kefaret sayılmaz. Ancak kefaret sahibi tarafından niyabeten taam (yiyecek) alması ve sonra kefaret olarak onu kendisine kabul etmesi için fakire nakit parayı teslim etmenin sakıncası yoktur. Kefaret taamını satın almak için vereceği paranın miktarı, kefaret vermek için seçtiği buğday, pirinç vs gibi taamın fiyatına bağlıdır. İstimna ile batıl ettiğiniz oruçların kaç gün olduğu hususunda ise kesin bildiğiniz miktarın kaza ve kefaretini yerine getirmekle yetinebilirsiniz.
Soru: İstimnanın orucu batıl ettiğini bildiği halde oruçluyken istimna yapan mükellefin, üzerine cem kefareti farz olur mu? İstimnanın orucu batıl ettiğini bilmez ve istimna yaparsa hükmü nedir?
Cevap: Her iki durumda kasıtlı olarak istimna yaparsa cem keffareti1 farz olur.
Soru: Mahrem olmayan kadınla telefonla konuşma esnasında oluşan tedirginlikten dolayı ve arada istimna sebeplerinden hiçbirisi olmadan Mübarek Ramazan ayında benden meni çıktı; ancak, o kadınla konuşmam lezzet alma kastıyla değildi, bu durumda acaba orucum batıl olur mu? Eğer batıl olursa kefaret de farz mıdır?
Cevap: Daha önce bir kadınla konuşmanız yüzünden adetiniz icabı sizden meni çıkmıyorduysa ve o kadınla telefonla konuşmanız şehvet ve lezzet kastıyla da değildiyse, buna rağmen elinizde olmaksızın sizden meni çıktıysa böyle bir şey orucu batıl etmez ve üzerinize de bir şey gelmez.
Soru: Birkaç yıldır Ramazan ayında ve diğer aylarda istimnaya müptela olan kimsenin namaz ve orucunun hükmü nedir?
Cevap: İstimna mutlaka haramdır, meni çıkmasına sebep olursa cenabete yol açar; oruçluyken bu işi yaparsa haramla orucu batıl etme hükmündedir. Gusül ve teyemmüm almaksızın, cünüplü olarak namaz kılar veya oruç tutarsa namaz ve orucu batıldır ve onları kaza etmesi farzdır.
Soru: Erkeğe, karısının eliyle istimna yapması caiz midir? Ve acaba cima halinde oluşuyla cima dışında oluşu arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Meni gelinceye kadar erkeğin karısıyla oynamasının ve bedenini bedenine sürmesinin sakıncası yoktur; yine meni gelinceye kadar kadının kocasıyla oynamasının sakıncası yoktur ve bu haram olan istimnadan değildir.
Soru: Doktor, bekâr bir adamın menisini tahlil etmek ister ve onun da menisini vermesi ancak istimnayla mümkün olursa, istimna etmesi caiz midir?
Cevap: Tedavi buna bağlıysa sakıncası yoktur.
Soru: Bazı tıp merkezlerinde döllenme yapıp yapamayacağını bilmek amacıyla meni üzerinde tıbbi araştırmalar yapmak için erkekten istimna yapmasını istiyorlar; bu durumda erkeğin istimna yapması caiz midir?
Cevap: Döllenme yapıp yapamayacağını bilmek için bile olsa şer'an istimna yapmak caiz değildir. Ancak eşlerin çocuklarının olmamasına sebep olan hastalığı teşhis etmek buna bağlı olursa caizdir.
Soru: Kişinin kendi parmağıyla makattan prostat bezini tahrik etmesi sonucu, beden birden boşalmadan ve gevşemeden meni çıkarmak caiz midir?
Cevap: Bu iş caiz değildir, çünkü bu da haram olan bir çeşit istimnadır.
Soru: Karısı yanında olmayan erkek şehvetini tahrik etmek için karısını hayal edebilir mi?
Cevap: Şehevî hayaller meni çıkarmak için olur veya hayal eden kişi bunun kendisinden meni çıkmasına sebep olacağını bilirse haramdır.
Soru: Bulûğ çağına eriştiği ilk dönemlerde Ramazan ayının orucunu tutan bir kimse oruçluyken istimna ederek cünüp olur ve oruç tutmak için cenabetten temizlenmenin gerektiğini bilmeyerek birkaç gün bu halde oruç tutarsa, sadece o günleri kaza etmesi yeterli midir, yoksa bu konuda başka bir hükmü mü vardır?
Cevap: Sorudaki takdirde ona hem kaza, hem de kefaret farzdır.
Soru: Oruçlu bir kimse Ramazan ayında şehveti tahrik eden bir manzaraya bakar ve cünüp olursa orucu batıl olur mu?
Cevap: Meni çıkması kastıyla bakarsa veya baktığında cünüp olacağını bilirse ya da adet ve alışkanlığı gereğince baktığında cünüp oluyorsa, buna rağmen kasten bakar ve cünüp olursa bilerek cünüp olan kimsenin hükmündedir.
İftarla İlgili Meseleler
Soru: Oruçlu olur da, annem yemeye veya içmeye zorlarsa bu orucumu batıl eder mi?
Cevap: Başka birisinin davet ve ısrarıyla bile olsa bir şey yemek ve içmek orucu batıl eder.
Soru: Bir şeyi zorla oruçlu kimsenin ağzına sokarlarsa veya oruçlu kimsenin başını zorla suya daldırırlarsa orucu batıl olur mu? Orucunu batıl etmeye zorlarlarsa, mesela "eğer yemezsen mal veya canına bir zarar verilecek" derlerse ve oruçlu kimse bu gibi zararları defetmek için bir şey yerse orucu sahih olur mu?
Cevap: Oruçlu kimsenin elinde olmaksızın boğazına bir şey dökerlerse veya başını zorla suya sokarlarsa orucu batıl olmaz. Ancak; başkasının zorlamasıyla kendisi bir şey yerse orucu batıl olur.
Soru: Yolculuk etmek isteyen oruçlu kimse öğle ezanından önce ruhsat haddine ulaşmadan (bulunduğu yerin en son evlerinin görülmeyeceği kadar uzaklaşmadan) önce iftar etmenin caiz olmadığını bilmez, bu hükme vakıf olmazsa ve kendisini seferî sayıp ruhsat haddinden önce iftar ederse orucunun hükmü nedir; kaza etmesi farz mıdır, yoksa başka bir hükmü mü vardır?
Cevap: Kasıtlı olarak orucunu yiyen kimse hükmündedir.
Soru: Nezle olur da ağzımda bir miktar nezle suyu toplanır ve dışarı çıkaracağıma onu yutarsam orucum batıl olur mu? Ramazan ayının birkaç gününü akrabalarımdan birinin evinde geçirdim ve bu arada hem nezle olduğumdan ve hem de utancımdan farz gusül (cenabet guslü) yerine teyemmüm etmekle yetindim ve öğleden önce gusletmedim. Bu işi birkaç gün tekrarladım; bu müddet içinde tuttuğum oruçlar sahih midir? Eğer sahih değilse üzerime kefaret farz olur mu?
Cevap: Oruçluyken balgam ve nezle suyunu yutmakla boynunuza bir şey gelmez; eğer ağız boşluğuna ulaştıktan sonra yutmuşsanız ihtiyaten orucu kaza etmelisiniz. Ama oruç tutmanız gereken sabahın fecrinden önce guslü terk edip yerine teyemmüm almanız şer'î bir mazeret yüzünden olursa veya teyemmümü vaktin dar olduğu son zamanda alırsanız, teyemmümle orucunuz sahihtir, aksi durumda bu müddet içindeki oruçlarınız batıldır.
Soru: Ben demir madeninde çalışmaktayım ve işim gereği her gün maden ocağına girerek çalışmak zorundayım. Oradaki iş araçlarını kullandığımda ağzıma toz kaçıyor; yılın diğer aylarında da durumum böyledir, bu durumda vazifem nedir? Bu halde orucum sahih midir?
Cevap: Oruçluyken toz yutmak orucu batıl eder, dolayısıyla toz yutmaktan kaçınmak farzdır. Ancak; yutmaksızın sırf ağız ve buruna girmesi orucu batıl etmez.
Soru: Oruçlu kimsenin, gıda verici ve vitamin taşıyan iğne yaptırmasının hükmü nedir?
Cevap: Oruçlu kimse besleyici maddesi olan ve damardan yapılan iğneden ihtiyaten sakınmalıdır. Eğer; yaptırırsa ihtiyaten o günün orucunu kaza etmelidir.
Soru: Bir adam Ramazan ayını oruç tutar ve oruçlu olduğu halde orucuna şer'an zararlı olduğuna inandığı bir iş yapar, ancak Ramazan ayından sonra bu işin orucuna zararlı olmadığı anlaşılırsa orucunun hükmü nedir?
Cevap: Orucu bozmayı kastetmez ve gerçekten orucu batıl eden bir iş de yapmazsa orucu sahihtir.
Orucu Yemenin Kefareti Ve Miktarı
Soru: Kendine taam (buğday, pirinç vb.) satın alması için fakire bir müdd (yaklaşık 750 gr.) taamın parasını vermek kifayet eder mi?
Cevap: Fakirin, kendisinden vekil olarak parayla taam satın alacağına ve sonra onu kefaret olarak kabul edeceğine güvenirse sakıncası yoktur.
Soru: Fakirlerden bir grubunu doyurmak için vekil olan bir kişi, kendi çalışması ve aşçılığı karşılığında kendisine verilen kefaret malından ücret alabilir mi?
Cevap: İş ve pişirme ücretini alması caizdir; ancak onu kefaretten alması caiz değildir.
Soru: Hamile olduğu veya doğumu yaklaştığı için oruç tutamayan bir kadın, doğumdan sonra gelecek Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesi gerektiğini bildiği halde; kasıtlı veya kasıtsız olarak orucu kaza etmez ve birkaç yıl geciktirirse sadece o yılın kefaretini vermesi yeterli midir, yoksa geciktirdiği bütün yılların kefaretini mi vermesi gerekir? Kasıtlı olduğu durumla, kasıtsız olduğu durum arasındaki farkı açıklar mısınız?
Cevap: Birkaç yıl geciktirmiş olsa kazasını geciktirdiği oruçlar için bir kere fidye vermesi farzdır; fidye ise her gün için bir müdd (yaklaşık 750 gr.) taam vermektir. Elbette; sonraki Ramazan'a kadar geciktirmesi şer'î bir özrü olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa fidye farz olur; ancak orucun sıhhatine engel olan şer'î bir mazereti olursa fidye farz olmaz.
Soru: Hasta olması yüzünden oruç tutamayan ve sonraki Ramazan ayına kadar da kazasını yerine getiremeyen kadının orucunun fidyesi kendisine mi farzdır, kocasına mı?
Cevap: Sorudaki takdirde, her gün için bir müdd taam fidye vermesi kadının kendisine farzdır ve bu fidye kocasına farz değildir.
Soru: Üzerinde on gün farz oruç olan ve Şaban ayının yirmisinde oruçlarını tutmaya başlayan kimse öğleden önce veya sonra kasıtlı olarak orucunu yiyebilir mi? Eğer orucunu öğleden önce veya sonra yerse ne kadar kefaret vermesi gerekir?
Cevap: Bu durumda orucunu yemesi caiz değildir ve eğer kasıtlı olarak öğleden önce yerse kefaret farz olmaz; ancak öğleden sonra yerse kefaret farz olur; kefareti ise on fakiri doyurmak ve eğer bunu yapamazsa, üç gün oruç tutmaktır.
Soru: İki yıl arka arkaya hamile olan ve bu iki yılda oruç tutamayan, ancak şimdi oruç tutmaya gücü olan kadının hükmü nedir? Üzerine cem kefareti mi farz olur, yoksa sadece tutmadığı oruçları kaza mı etmesi gerekir? Orucunu böyle geciktirmesinin hükmü nedir?
Cevap: Ramazan ayının orucunu şer'î bir mazeret yüzünden tutmamışsa, üzerine sadece kaza farzdır; orucunu yemekte mazereti, orucun rahmindeki veya doğurmuş olduğu bebeğe zarar korkusu olursa -kazayla birlikte- her gün için bir müdd taam fidye vermesi de farz olur; ancak Ramazan ayından sonra şer'î bir mazereti olmaksızın orucun kazasını gelecek Ramazan ayına kadar geciktirirse yine her gün için fakire bir müdd taam fidye vermesi farzdır.
Soru: Orucun kefaretinde kazayla kefaret arasında tertip farz mıdır?
Cevap: Farz değildir.
Orucun Kazası
Soru: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olmam nedeniyle üzerimde 18 gün kaza oruç var, vazifem nedir? Acaba üzerime kaza farz olur mu?
Cevap: Yolculukta olmanız yüzünden tutmadığınız Ramazan ayının oruçlarını kaza etmeniz farzdır.
Soru: Ramazan ayının orucu için ecir olan (bedelle bir ölüden taraf oruç tutmayı üzerine alan) kimse öğleden sonra orucunu yerse, üzerine kefaret farz olur mu?
Cevap: Kefaret farz olmaz.
Soru: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olan ve bu yüzden oruç tutamayan kimseler, üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra tutmadıkları oruçları şimdi kaza etmek isterlerse kefaret vermeleri farz mıdır?
Cevap: Ramazan ayının kazasını sonraki ramazana kadar geciktirmeleri, oruç tutmalarına engel olan mazeretlerinin devam etmesi yüzünden olursa, sadece tutmadıkları orucu kaza etmeleri yeterlidir ve her gün için bir müdd fidye vermeleri gerekmez. Ama ihtiyaten müstehap olarak fidye de vermeleri daha iyidir. Ancak; ramazan ayının orucunun kazasını sonraki ramazana kadar geciktirmeleri bir mazeret olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa, hem kaza etmeleri ve hem de fidye vermeleri farzdır.
Soru: Cehaleti yüzünden yaklaşık on yıl namaz kılmayan ve oruç tutmayan bir kimse tövbe ederek Allah'a döner ve üzerine farz olduğu halde yerine getirmediği şeyleri yerine getirmeyi azmederse, ancak tutmadığı bütün oruçların kazasını edemez ve üzerine gelen kefareti verecek kadar malı da olmazsa sadece istiğfar etmesi yeterli midir?
Cevap: Hiçbir durumda tutmadığı oruçların kazası üzerinden kalkmaz. Ancak; kefaret olarak iki ay oruç tutamaz ve altmış fakiri de doyuramazsa, mümkün olduğu kadar fakirlere sadaka vermesi farzdır.
Soru: Sonraki ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesinin farz olduğunu bilmeyerek oruç tutmayan kimsenin hükmü nedir?
Cevap: Farz olduğunu bilmeyerek kazayı sonraki ramazana kadar geciktirmesinin fidyesi üzerinden kalkmaz.
Soru: 120 gün oruç tutmayan bir kimse ne yapmalıdır; her gün için altmış gün oruç tutması mı gerekir? Ve acaba üzerine kefaret farz olur mu?
Cevap: Tutmadığı Ramazan ayının oruçlarını kaza etmesi farzdır. Eğer, orucu şer'î bir mazereti olmaksızın kasten yemişse, kaza dışında her gün için kefaret vermesi de farzdır. Keffaret ise, altmış gün oruç tutmak veya altmış fakiri doyurmak ya da her birine bir müdd olmak üzere altmış fakire taam vermektir.
Soru: Üzerimde farz oruç varsa, farz oruçlarımın kazası olması niyetiyle ve eğer yoksa, mutlak kurbet kastıyla (Allah'a yakın olmak niyetiyle) yaklaşık bir ay oruç tuttum, bir ay boyunca tuttuğum bu oruç üzerime farz olan kaza oruçlarımdan sayılır mı?
Cevap: İster kaza orucu olsun, ister müstehap, emredildiğiniz şeyi yerine getirme niyetiyle oruç tutarsanız ve üzerinizde de kaza oruç olursa, o oruçlarınız kaza oruçlarınızdan sayılır.
Soru: Üzerine ne kadar kaza orucun farz olduğunu bilmeyen kimse, üzerinde kaza oruç olmadığı inancıyla müstehap oruç tutarsa, tuttuğu bu oruçlar kaza oruçlarından sayılır mı?
Cevap: Müstehap niyetiyle tuttuğu oruçlar üzerindeki kaza oruçlarından sayılmazlar.
Soru: Şer'î hükmü bilmeyerek açlık ve susuzluk yüzünden kasıtlı olarak orucu yiyen kimse hakkında görüşünüz nedir? Bu kimsenin üzerine sadece kaza mı farzdır, yoksa kefaret vermesi de mi gerekir?
Cevap: Şer'î hükmü bilmez ve öğrenme imkânı varken öğrenmezse, kaza dışında ihtiyaten kefaret de vermesi farzdır.
Soru: Bulûğa eriştiği ilk yıllarda, zayıf ve güçsüz oluşundan oruç tutamayan kimse, sadece onların kazasını mı tutmalıdır, yoksa kaza dışında keffaret de mi vermelidir?
Cevap: Oruç tutması zararlı değilmişse ve orucu kasıtlı olarak yemiş ise, kaza dışında kefaret de vermesi farzdır.
Soru: Kaç gün orucu bozduğunu ve kaç gün namaz kılmadığını bilmeyen kimsenin vazifesi nedir? Orucu kasıtlı mı, yoksa şer'î bir mazeret yüzünden mi bozduğunu bilmeyen kimsenin hükmü nedir?
Cevap: Yerine getirmediğini kesin olarak bildiği oruç ve namazları yerine getirmekle yetinmesi caizdir. Kasıtlı olarak orucu bozduğunda şüphe ederse kefaret farz olmaz.
Soru: Ramazan ayında orucunu tutan bir kimse, yemek için sahurda uyanmaz, dolayısıyla akşama kadar oruç tutamazsa ve gündüz başına gelen bir olay yüzünden de orucu bozarsa, üzerine bir kefaret mi, yoksa cem kefaret mi gelir?
Cevap: Açlık, susuzluk vs. gibi sebeplerle tahammülü çetin olan duruma düşünceye kadar orucuna devam eder ve sonra orucunu yerse, sadece kaza farz olur ve kefaret vermesi gerekmez.
Soru: Üzerime farz olan kaza orucunu yerine getirip getirmediğimde şüphe edersem vazifem nedir?
Cevap: Geçmişte üzerinize kaza orucunun farz olduğunu kesin bilirseniz, (oruç tutarak) o kazayı yerine getirdiğinize dair kesin bilgi elde etmeniz farzdır.
Soru: Bulûğ çağına eriştiğinden bu yana ilk defasında Ramazan ayından 11 gününü oruç tutan, bir gününü öğle üzeri bozan ve 18 gün oruç tutmayan kimse 18 gün için üzerine kefaret geldiğini bilmezse vazifesi nedir?
Cevap: Ramazan ayının orucunu kasıtlı olarak ve kendi isteğiyle tutmazsa, orucu bozduğunda ister kefaretin farz olduğunu bilsin, isterse bilmesin kazadan başka kefaret de üzerine farz olur.
Soru: Doktorun, orucun zararlı olduğunu söylemesi nedeniyle oruç tutmayan hasta, birkaç yıl sonra orucun kendisine zararlı olmadığını ve doktorun kendisini oruçtan men etmek hususunda yanıldığını anlarsa, üzerine kaza ve kefaret farz olur mu?
Cevap: Güvenilir ve uzman bir doktorun bildirmesi neticesinde veya halk arasında geçerli sayılan başka bir kaynaktan, kendisine bir zarar ulaşacağından korktuğu için oruç tutmazsa, sadece kaza farz olur.